Suya yazılmış bir destanla başlıyor senfoni
İnsanlık bir salıncak misali savruluyor sözlerde
Karlı bir gök aleminde kuruluyor dar ağacı
Ve idamıma hükmediyor gözlerin
Yeryüzüne kor gibi indiğinde sen
Söyle mümkün mü seni sevmemek
Ki ben bakışlarımı alamam ceylani saçlarından
Ve kavrulur gözlerim bakışlarından
Şair sigarasını bırakınca Şair kalır mı hiç ?
Ve ben seni sevmeyi unutunca
Şiir anlamına kavuşur mu hiç
Şimdi zaman ceylani saçlarını sevme zamanıdır
Ve ben ıssız parklarda seni düşünür inadına yazarım
Yazarım mürekkebim sayfaları eritinceye değin
Ve savrulurum bir dumanın havaya karışması gibi
Şimdi masada öylesine otururum
Önümde yüzün kadar temiz bir sayfa
Lamba yarenlik eder daktiloya
Ve mürekkep akar bir sayfadan bir sayfaya
Karlı bir sayfaya savrulur saçların
Saçların ki birer alev okyanusudur
Ve ben kaybolurum mürekkep dehlizlerinde
Dehlizler açılır şiirin derinlerine
Ateş beni soğuk odalarda yoklar
Dudağımda kadim bir şiirden mısralar
Anlatamaz insanlar hatta kelimeler seni Mürekkep ezeli bir düş yeli
Ve sayfalar senin isminle dizili
Zaman ahenk suyuna batmış
İnsanlık sanatı çoktan dışlamış
Fakat görmüyorlar mı gözlerini ?
İşitmiyorlar mı sesini ?
Gözlerin ki bir şiir
Sesin ki bir senfoni