Evet biraz hüzünlü olabilir hikayelerimiz. Ama bu sorun değil bence. Çünkü insan olmanın bir tarafı böyle hafif ağlamaklı.
Evet biraz hüzünlü(?) bir grup olabilir ‘Bağzıları’. Ama bu sorun değil bence. Çünkü insanın içindeki kaybolmuşluğun çoğulluğunu anlatıyorlar. Kaybeden bir tek sen değilsin.
‘’Bak soldum şimdi
Boştayım eski bir vazo gibi
Koy ne kadar varsa buraya
Sürülmüş çiçekleri’’
Sanki yaşamak tozlanmış, rüzgarlarla hırpalanmış ama hala güzel hala renkli bir çiçek olmak değil mi? Kaybedişler, kırıklar; kalbinden tut hayallerine, bacağından tut heveslerine kadar… Sanki bunlar herkese değil mi? Ve zaferlerimiz kaybedişlerimizden aslında?
Şimdiyse kulaklıklar hala kulağımda, ‘’Seni bir çiçek yerine koparmak istiyorum.’’ diye düşünüyorum. Kalbimden bir çiçek yerine, bende bıraktığın kırıkların hatırına, seni koparayım. Olmadık iş! Sen demiyor muydun bana ‘’Zaten kırılmış bir kızsın’’ diye. Bir de sen kırmakta sorun görmedin sanırım. Bak sana yine kızıyorum.
Seni koparmayacağım sevgilim.
Sadece açıp bu şarkıları dinleyeceğim. Sonra markete giderim. Süt alırım, süt tozu değil. Ki ben gidip hep zararlı şeyleri severim, ama görüyorsun ya bu sefer değil. Kahve içerim işte sonra.
En sonunda hatırlarım ‘’ Uzaktan gözükmez içimin karanlığı, gülen yüzüme aldanır ideal adam sanırsın. Seni mutlu edebilecek o kişi ben değilim.’’ dediğini.
En sonunda, evet kırıldım. Taze süt, kahve ve ben. Ama Dördüncü olarak pişmanlık yok yanımda. Çünkü beni düşündüğünden de çok mutlu ettin.
‘’Sen benden çaldın biraz
Ben de senden kopardım’’
Seni koparmayacaktım aslında sevgilim. Ama hem çok sevip hem çok kırılmayı tattım.
Bazen göz pınarlarında dolaşıyorum’’