Başlıktan da tahmin edileceği üzere yazımda spoilerlar olacak. Bu yüzden son bölümü izlememiş okuyucular için uyarımızı yapalım.Bölümümüz adeta bir korku filmi sahnesiyle başlıyor ve gerilim artarken hepimizin çok özlediği Moriarty’den gelen bir telefon tüm dikkatimizi diziye vermemizi sağlıyor. Ses kayıtları ve videoları dışında uzun süredir dizide göremediğimiz Moriarty'den gelen her sinyal bizi heyecanlandırma potansiyeline sahip. Dizinin en can alıcı diyaloglarından birisi de şüphesiz Mycroft’un bu aile meselesi diyerek Watson’ın dışarı çıkmasını istediği zaman Sherlock’un “İşte bu yüzden gitmeyecek!” demesi ve sonrasında Watson’dan gelen istemsiz bir gülüş. Bölümün ilk kısmında gizlenmiş çok hoş bir gönderme mevcut. Küçük Sherlock mezar taşlarının yanında otururken yanından çok sevdiği köpeği(!) Kızıl Sakal geçerken “Gel hadi” şeklinde bir ses duymamız. Rahmetli Victor'un sesini de duymuş olduk bu sayede.Farklı bir gönderme de John ve Sherlock’un gemiye el koydukları sahnede var. Sherlock eski anılarına tamamen kavuştuğunda en iyi arkadaşı Victor’la korsancılık oynadığını hatırlıyordu. Bu sahnede de en iyi arkadaşı John Watson’la korsancılık oynuyor ve kendisine dedektif diyen gemiciye kendisini korsan olarak tanıtıyor.Sherlock’un düşünme faaliyetine zarar verdiği için duygusallıktan uzak durduğunu biliyoruz. Bu bölüm belki de dizi tarihinin en duygusal bölümüydü ve Holmes kardeşlerin Eurus karşısında zamanzaman beyinlerini kullanamadıklarını gördük. Bunun en büyük örneklerinden birisi Sherlock’un Eurus ile görüştüğünde cam olmadığını fark etmemesi. İnsanların üç hafta sonra ne yapacağını onlar bile karar vermeden tahmin edebilen birisinin bunu fark etmemesi kimilerine göre çok mantıksızdı. Ama bana kalırsa zaten bölümde göstermek istedikleri olay Sherlock'un da bir insan olduğu ve duygu karmaşası yaşayabildiği.Ve beklenen an gelir: “Beni özlediniz mi?”. Evet çok özledik demeye kalmadan efsane bir girişle Moriarty belirir. Moriarty'nin giriş sahnesi belki de bölümdeki en sevdiğim sahne olabilir ve kesinlikle karaktere yüzde yüz uyan bir giriş. Moriarty’nin girişinden bir süre sonra 5 yıl önce yazması sanırım dikkatimizi çekmek için hafif bir sahtekarlıktı. Derken bildiğimiz Sherlock Sherlock’luk yapmaya başladı. Watson yine gizli kahramanımız olarak kemiklerin köpeğe ait olmadığını Sherlock’a söyledi. Sherlock bunu duyunca kafasında aniden bir ışık yandı ve hatırlamaya başladı. Victor Trevor’ı hatırladıktan sonra da bildiğimiz Sherlock gibi şarkının bilmecesini çözdü.“Kayboldum. Yardım et bana kardeşim. Kıyametimden önce hayatımı kurtar. Sevgin olmadan kayboldum. Ruhumu kurtar. Odamı ara.” demek istemiş aslında Eurus yıllar boyunca. Sonrasında Sherlock kardeşinin yanına koşar ve günü kurtarır. Hikayeye genel olarak baktığımızda Sherlock yıllar boyunca Eurus’u hatırlamasa da o Sherlock’un hayatına yön veren birisi. Eurus’un yaşattığı büyük travma sonrası onun bambaşka bir kimliğe bürünmesi Sherlock’u bildiğimiz Sherlock yapmış. Ayrıca olay çözüldükten sonra Sherlock’un Greg’in ismini kimseden yardım almadan söyleyebilmesi ve pek anlaşamadığı abisini ailesine karşı koruması bu olayın onun üzerinde bıraktığı etkilerden kaynaklı sanırım. Küçüklüğünde yaşadığı travmadan dolayı Sherlock'un hayatı boyunca derin sularla karşılaşması Eurus'un Sherlock'un bilinçaltını yönettiğinin bir göstergesi ve bence bölümde vay be dediğimiz şeylerden biriydi.Çoğumuzun aklındaki en önemli soru bu bölümün final bölümü olup olmadığı. Bu kafa karışıklığının sebebi sanıyorum ki Benedict'in yaptığı açıklama. Ancak BBC attığı tweet'te bu durumun net olmadığını belirtti.Son olarak bölümde Sherlock ve Eurus'un karşılıklı çaldığı keman parçasını buraya bırakarak veda etmek istiyorum. Kendinize iyi bakın.