Multitasking birden fazla işi bir arada yürütebilme yetisi anlamına gelir.Genelde bir işi yaparken diğerine hızla geçiş yapabilme , birden fazla projeyle ilgilenebilme gibi cazip bir özellikmiş gibi lanse edilir.
Fakat yapılan biyolojik araştırmalara göre beyin multitaskinge uygun yaratılmamıştır.Aksine beynimiz ancak bir işi yapamaya odaklanabilir.Birçok şeyin bir arada karşımıza çıkması sadece kafamızı karıştırır ve bizi yavaşlatır. MIT'nin (Massachusetts Institute of Technology) nörobilimcisi Earl Miller 'a göre beyinlerimiz birden fazla işi bir arada yapmak için bağlantılar kurmakta zorlanır.Aslında bakarsanız hiçbir zaman iki işi bir arada yapamayız.Yaptığımız tek şey bir işten diğerine hızlı bir geçiş yapmaktır.Sürekli ve hızlı bir şekilde bir görevden diğerine geçmek kötü beyin alışkanlıklarına sebep olur.
Örneğin e-posta cevaplamak , bit twit atmak veya mesaj atmak gibi kolay işleri yaptığımızda beynimize dopamin hücum eder .Dopamin bir nevi ödüllendirme hormonudur.Bundan dolayı biz de , sürekli iş değiştirmeye yöneliriz.Bu küçük dopamin dozları sayesinde kendimizi sürekli yeni işler başarıyor gibi hissederiz.Bundan dolayı sürekli ufak tefek işlerle uğraşır, büyük ve önemli işleri erteleriz.Bazılarımız sosyal medya ve e-postalara bakmanın bir saplantıya dönüştüğünü görür.
İyi de ne zararı var bu multitaskingin ?
Multitasking önemsiz bilgileri filtrelemeyi ve düşüncelerimizi organize etmeyi zorlaştırır.Dolayısıyla da yaptığımız işin niteliğini azaltır.Ayrıca beynimizin sürekli bir işten diğerine geçmesi stresi arttırır.Beynimizi yorar.
Peki nedir bu multitasking hastalığının sebebi ?
Kesinlikle teknoloji diyeceğim.Biraz daha açmak gerekirse ilk olarak e-postalarımızın toplandığı "gelen kutusu" şeklinde cevap verebiliriz.Sürekli yeni bir e-postanın geldiği bilgisiyle beraber , sürekli kafanızın başka yerlerde olmasından daha doğal bir şey olamaz.Fakat SMS veya daha genel olarak mesajlaşmak , e-posta probleminden daha kötüdür.İnsanı kolay ve kısa cevap vermeye iter.Ortasında olduğumuz işi yarıda bırakır ; o önemli ya da önemsiz mesaja yönelirsiniz.Belki 5 dakika süren cevabınız size kimi zaman 15 dakikalık bir zaman kaybına , kimi zaman da yaratıcı bir düşüncenin yok olup gitmesine sebep olur.
İlk olarak beyinlerimizin bir bilgisayar olmadığını algılamamız gerekir.Birçok işi bir anda yapmak beynimizin doğasına aykırıdır.Bir o işi bir bu işi yapmak , işler arasında hızlı geçişler yapmak bizi yorar, hata payımızı arttırır ve etkinliğimizi düşürür .Bir şeyin başına oturduğumuzda , kafamızı meşgul eden aygıtları kapattığımızda , zamanla yarışmayı bırakır , yaptığımız işe daha rahatlıkla yöneliriz.Bu da yoğunluğun tam zıttı , konsantre bir şekilde çalışma alışkanlıklarının önüne açar.
İkinci olarak ilaç kullanımında sıkça rastlanan minimum etkin doz kişinin sağlığını iyileştirmek için gerekli olan en az doza verilen isimdir.Yaptığınız her şeyde buna bakın.Uyku , meditasyon , blog yazma , e-posta ve SMS cevaplama , gönüllü çalışmak , çocuklarınızın ev ödevine yardım etmek... Ne yaparsanız yapın sağlıklı ölçüleri geçmeyin.Unutmayın her şeyin fazlası zarardır.
Ve son olarak Durağanlık , boşluk , hiçbir şey yapmamak pek de alışık olmadığımız , hatta bizi ürküten şeyler.Hemen zamanımızı doldurmaya , bir şeyler yapamaya konsantre olma ihtiyacı duyarız.Alışveriş yaparken kasa kuyruğunda cep telefonumuzdan gelen mesajlarımızı okur , hızlı hızlı ama bir o kadar da eksik cevaplar yazarız. Yemek masasında ağzımız doluyken , gözlerimiz ve kulaklarımızla televizyondan haberleri takip etmeye çalışırız.Oysa her anımızı doldurmak yerine , boş boş tavana bakmak bize daha fazla fayda sağlayacaktır.Bundan daha kolay ne olabilir. Bir deneyin.