Hayatın Akıcılığı Üzerine - Felsefist
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Metrobüsten indiniz, ayağınız yere değdiği anda yaptığınız şey neydi? Havayı içinize mi çekmek, etraftaki binalara mı bakmak yoksa çevrenizde iş kaygısıyla sağa sola koşuşturan insanları mı izlemek... Bugün farkettiğim kadarıyla, hiçbiri.
Otobüsten indim ve yürümeye başladım, üst geçitten geçtim, merdivenleri geçerken yanımdan geçen ve az kalsın çarpışacağımız bir kaç genci umursamadım karşı karşıdan geçecekken köşeyi hızlıca alan taksiciye ya sövdüm ya da sövmedim. Sola bakıp ring otobüsüm gelmiş mi diye baktım, yakında geleceğine ve yürüyemecek kadar yorgun olduğuma kanaat getirip durağın kenarına yaslanıp izlemeye başladım.
Neyi mi izledim peki? Genel olarak hiçbir şeyi. O kadar yorgundum ki bir yere odaklanacak kadar kafamı toplayamıyordum ve sadece yolun karşısında çoğu siyah paltolar giymiş insanlara baktım. Başlar önde , bir bando edası, herkes yanyana ama hiç ses yok, selam sabah yok, kime selam sabah yabancıya mı? Elbette ki hayır... Hepsi kendi dininde münzevi, kendi dilinde ben... Metrodan çıkmışlar belli ve şimdi de üst geçide ilerliyorlar ve tırmanıyorlar... Hiçbiri durmuyor ya da etrafına bakmıyor hem niye baksınlar ki bildiğimiz bir düzen var; karşındakinden hızlıysan onu geçmek için bir yol ararsın değilsen sıkıntı yok yola devam.
Nehirdeki birer dal gibi akıyoruz hayatta, Sakarya gibi, Necip Fazıl gibi. Hayatın akışını durdurmadık ya da o akışta hiç durmadık ve o yüzden durunca garip geliyor sanki oraya ait değilmişiz gibi ve herkesin bir işi olduğunu hissediyoruz elbette bunun farkındaydık ama bu kadar derin hissetmiş miydik bilemiyoruz.
Bunu gözlemlemek isterseniz size şöyle bir tavsiye vereyim gündelik hayatınızda (özellikle de çok fazla insanın bulunduğu bir yerde) arkanızdaki size çarpacak mı diye takmadan durun. Hiç bir yere gitmeyin, telefonunuzu çıkartmayın sadece yavaşça etrafınıza ve Sakarya gibi akan onlarca insana bakın. Yukarı aşağı akıyoruz ve bir çoğumuz nehir kenarında bir kere bile durmadan ve akışı fark etmeden ölüp gidiyoruz.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
- Ahmet Necip Fazıl Kısakürek
P.S. Yazılarımızı yazmamız için adeta zorlayan içerik koordinatörümüze bu kadar duyarlı olduğu için (!) teşekkürler.
P.P.S. Schopuenhauer hayatın ilk 40 yılı izlemek gerisi ise bunu yorumlamak demiş, yazımın içerik olarak çok iyi olmadığının farkındayım ve bunun için özür dilerim daha iyi yazmam için yardım ederseniz çok memnun olurum.
Herkese iyi sabahlar. -SabahSabahFelsefist